Saturday, October 28, 2006

29 Ekim


"ATAM,
Dünya düşsede peşimize,
Yer sarsılsa da yerinden
Ne senden geçeriz
Ne yarattığın eserinden..."

Hepimizin en büyük bayramı olan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramınızı kutlarım.

7'n BİTİRDİN!


Ben beğendiğim için mi güzel olmuş, yoksa gerçekten güzel mi?
Oldukça başarılı, en az bir önceki kadar güzel. Edinmeli, güzeelce dinlenilmeli bence..

Olgunluk şarkıları daha başarılı, hep böyle güzel şarkılar olsun da bizler de hep keyifle dinleyelim..

Bayram gibi Bayram...

Çocukluğumdan beri bayramları hiç uyuyamam zaten. Anneannem varken uyandıramazdı sanırım ama o beni bırakıp gittiğinden beri hiçbir şey eskisi gibi değil zaten.. bayram öncesi yapılan tüm hazırlıklar bayramda gerçekleşecek diye mi heycanlanıyorum napıyorum bilmiyorum. Bu bayramda her bayram olduğu gibi annemler kabristana gittiklerinde durduk yerde uyanıverdim, bir güzel kahvaltıyı hazırladıktan sonra kardeşimi uyandırdım.. :)) Napim hem canım sıkılmaya başlamıştı hemde acıkmıştım.. Sonra ailecek güzel bir kahvaltıdan sonra (babam haftasonuda işe muttlaka gittiği için ailecek kahvaltılarımız bayram sabahlarında gerçekleşiyor bir tek) sırasıyla amcamlar, annemin yengesi, teyzemler, annemin arkadaşları derken klasik bayram ziyaretlerimizi yaptık.. Aslında bu yaşta benimde hala onlarla geziyor olmamı herkes biraz garipsiyor sanırım ama ben seviyorum.. İkinci gün babam evde yokken dışarı çıkabilirim diye Gözde'ye gittim kahvaltıya. Sonra eşi ve arkadaşları birlikte biraz dolaştıktan sonra babam eve geldiğinde ise olması gerektiği gibi hemen eve döndüm. Sonra bir güzel teyzemleri, aynı akşam kardeşimin doğum günü olması sebebiyle onun arkadaşlarını ve Sibel Ablamları ağırladık. Bayramın 3. günü iseee o kadar geç kalktım ki, sanırım 2 yılın tüm uykusuzluğunu çıkarttım. Sonra akşamüstü Gözdelerin yanına gitmek için evden çıktığımda Caddeye ancak 1 saatte varabildim. Aman Allahım o ne biçim trafikti yaaa iyiki arabasız çıkmışımm.. Sonra bir arkadaşımla akşam yemeği yedikten sonra eve döndüm.. Böyle işte bayram gibi bir bayram geçirdim yani.. En sevdiğimden.. Bence çok güzeldi. Tatile gitsemde eğlenir, keyif alırdım ama böyle de güzel oldu..

Friday, October 20, 2006

Belgin'in İftarı


Geçen cumartesi toplanıp -20kişi- Belgin'e iftara gittik. Bu gördüğünüz şahane sofra göremediğiniz asıl sofranın sadece bir köşeciği.. O kadar güzel hazırlanmış, o kadar şahane yemekler yapmışkiii, sadece iftarda değil sahura kadar kalmamıza sebep oldu.. Önce yemeğimizi yedik, sonra tatlımızı, sonra kahvemizi içtik, sonra çayımızı, sonra bir güzel tabu oynadık, çok güzel sohbet ettik ve tabi tekrar karnımız acıktı, haydaa gecenin o saatinde oturduk tekrar masaya sahurumuzu yaptık.. ŞÖle özetleyeyim ertesi gün iftar geldiğinde ben hala toktum :))
Belgincim bizi o kadar güzel ağırladıki, 20 kişi hem iftar, hem sahur hiç kolay değildi walla... Ellerine sağlık Belginim, herşey için bir kez de burdan çoook teşekkür ederim.

Bir önceki haftada Yıldız'da iftardaydık onun fotoğrafını çekmemişiz.. Allahtan Ramazan bitiyoda rejimime geri dönebilicem, yoksa sayelerinde aylardır yaptığım rejim boşa gidecekti :))

Wednesday, October 18, 2006

CAM TAVAN SENDROMU

"Bir seyin imkânsiz olduguna inanirsaniz, akliniz bunun neden imkânsiz oldugunu size ispatlamak üzere çalismaya baslar. Ama bir seyi yapabileceginize inandiginizda, gerçekten inandiginizda,akliniz yapmak üzere çözümler bulma konusunda size yardim etmek için çalismaya baslar"

Dr. David J. Schwartz Bilim adamlari pirelerin farkli yükseklikte ziplayabildiklerini görürler. Birkaçini toplayip 30 cm yüksekligindeki bir cam fanusun içine koyarlar. Metal zemin isitilir. Sicaktan rahatsiz olan pireler ziplayarak kaçmaya çalisirlar ama baslarini tavandaki cama çarparak düserler. Zemin de sicak oldugu için tekrar ziplarlar, tekrar baslarini cama vururlar. Pireler camin ne oldugunu bilmediklerinden, kendilerini neyin engelledigini anlamakta zorluk çekerler. Defalarca kafalarini cama vuran pireler sonunda o zeminde 30 santimden fazla zipla(ya)mamayi ögrenirler.
Artik hepsinin 30 cm zipladigi görülünce deneyin ikinci asamasina geçilir ve tavandaki cam kaldirilir. Zemin tekrar isitilir. Tüm pireler esit yükseklikte, 30 cm ziplarlar! Üzerlerinde cam engeli yoktur, daha yüksege ziplama imkânlari vardir ama buna hiç cesaret edemezler. Kafalarini cama vura vura ögrendikleri bu sinirlayici 'hayat dersi' ne sadik halde yasarlar. Pirelerin isterlerse kaçma imkânlari vardir ama kaçamazlar. Çünkü engel artik zihinlerindedir. Onlari sinirlayan dis engel (cam) kalkmistir ama kafalarindaki iç engel (burada 30cm'den fazla ziplanamaz inanci) varligini sürdürmektedir.
Bu deney canlilarin neyi basaramayacaklarini nasil ögrendiklerini göstermektedir. Bu pirelerin yasadiklarina 'cam tavan sendromu' denir.
Bir insanin gelebilecegine inandigi en üst nokta, onun cam tavanidir.
Cam tavaniniz hayallerinizin tavan yüksekligini gösterir.
Insan inandigina denktir.
Yapabilecegini düsündügü kadardir...

Saturday, October 14, 2006

Sen, Ben ve Dupree..


Bu hafta izlediğim film..

Hem de ilk defa gittiğim Carrefour Maltepe Park'ta. Sinema salonları AFM olduğununda etkisiyle sanırım gayet güzel ve rahattı. Filme gelince afişinden anlaşılabileceği gibi Dupree Carl'ın en yakın arkadaşı düğünde de sağdıcıdır. Düğün için bir hafta izin aldığında işten kovulur, kalacak yeri olmayan Dupree'yi Carl ve Molly evine alır. Ve film bu 3lünün maceralarını anlatır.

Zor Baba filmine benzetilmeye çalışılmış ama ben onun üzerine film tanımam, o kadar gülmedim çünkü ama güzeldi yani bence :)

Wednesday, October 11, 2006

Carting



Eveeet sonunda Carting'i de denedim... Hemde sadece 3 defa kaza yaparak :)) Burnumuzun dibinde Adatepe'deki piste gittiğimizde o kadar kalabalıktı ki, sıra hiç bize gelmeyecek sandım.. Sonra eeen öndeki arabaya oturdum, kaskımı taktımmm ve sağ gaz - sol fren arabayı kullanmaya başladımm.. Evet hızlı gidiyorum ve !!! direk ilk virajdaki lastiklere tosladım :) Hadi ben ilk defa deniyorum arkamdan gelen adamın bana çarpmasına ne demeli... Zaten bu arabalar geri geri de gitmiyo.. Beni ordan kurtardıklardan sonra ikinci büyük kazamı - ki oradaki çocuğun gelip, bir daha böyle çarparsan seni pist dışına çıkartırım dediği- yapıyorum.. Allahım hiç gidemicem sanırım :) 3. ve son büyük kazamı yine aynı virajda yapıyorum :) Çocuğun kötü bakışlarını - ilk kez deniyorum heralde diyerek tersliyorum. Çocuk aaa tamam o zaman keyfine bak diyo.. Keyfe bakkkk :)
Bizimle birlikte piste çıkanlar ciddi ciddi yarışmaya başlıyor o sırada bizimde süremiz dolunca bizi çıkartıyorlar pistten.. Carting demek buymuş demekki.. Daha büyük pistlerde denemek dileğiyle... Keyifli, eğlenceli ama aynı zamanda tehlikeli.. Tavsiye ederim.... :))

Resim.. Doğru dürüst bir carting resmi bulamadım bununla yetiniverin.. Diğeride araba içerisinde çekilmiş ben.. Arabayı düzgün kullanıyorum ya ondan :) İki kişi aynı anda pistte olunca birbirimizi çekemedik.. Neyse artıkkk beni daha önce kasklı görmüştünüz :))

Saturday, October 07, 2006

Caesar Salata ve Sosu


İşte yeni tarif isteyenlere yepsyeni bir tat...

Malzemeler
* 1 Aysberg ( yani göbek salata :))
* 1 fincan mayonez
* 1 yemek kaşığı limon suyu
* 1 diş ezilmiş sarımsak
* Yarım fincan rendelenmiş parmesan peyniri
* 1/4 fincan süt
* Tuz, karabiber

Yapılışı;

Göbek salatamızı bir güzel yıkadıktan sonra güzeeeelcene elimizle kesmeden küçük parçalara ayırıyoruz. Biliyorsunuz sebzeye metal değdikçe vitamini kaçıyor :) Başka bir yerde mayonez, limon suyu, sarımsak, süt, tuz ve karabiberi karıştırıyoruz. Sonraaa göbeğimizin üzerine :) - yani salatamızın - bir güzel döküyoruz sosumuzu.. Üzerine de parmesanımızı...

Afiyet olsun :)

Resim.. Orda yemek yapılırken eli belinde izleyen ben :))

Friday, October 06, 2006

Sıkıysa Pazarlama / MURAT ŞAYLAN - Referans Noktası

* Pazarlama Satış Değildir. Pazarlama "albeni" yaratmaktır. Müşteriyi ürüne çekmeye çalışır, satıcıların elini güçlendirmeye çalışır. Pazarlama pazardan değil, zihinden yer kapmaya çalışır.

* 4P - Ürün(product), Fİyat(price), Dağıtım(Place), Tutundurma (Promotion)
diğer P'ler.. İnsan (people), hız(pace), politika (politics), paket(package), sunum(presentation)

* Tüketici kraldır. Atalet duygusunu sahiplenen firmalar yakında yok olacak.

* Pazarlama, hedef kitleyi belirleme, ürün geliştirme, fiyat belirleme, bulunurluğu planlama faaliyetlerinden başlar. Rakiplerden farklılaşmak, ürün ve iletişimde konumlama belirlemek, marka yönetimi yapmak, pazarlama planı hazırlamak, pazarlamanın başlıca görevleridir.

* Pazarlama değişimdir. Tüketiciler için basit olanı bulmaktır.

* Pazarlama girişimciliktir. Müşteriler için ürünleri yenileme veya varsa gizli varlıkları ürün haline getirme demektir. Sürekli yeni müşteri adayları bulmak ve onları satın almaya ikna etmektir. Mevcut müşterilerle sürekli iletişim kurma ve onlara tekrar satış yapma fırsatı kollamak demektir. Pazarlama başlamak, harekete geçmek demektir.

* Pazarlama bitmez... Pazarlama üretim öncesinde başlar ve satış sonrasında da devam eder.

* Pazarlama felsefedir..- Win - win - Pazarlama dünya barışını ve küreselleşmeyi savunur.

İsmini doğru seç.. İyi bir isim herşeydir.. (Sesli - sessiz - sesli - sessiz)

Konuyla ilgili merak ettikleriniz varsa lütfen sorun :)

Domatesi Satmak / Ateş Yaylıoğlu

İlan; duyurur, reklam; tanıtır ve beğendirir, haber ise bilgi verir.

Haber analizi neden önemlidir?
- Haberin değerini kategorize etmek,
- Haberin algısını değerlendirmek,
- Rakiplere göre durumumuzu konumlandırmak,
- İletişim stratejilerimizi belirlemek,
- PR aktivitelerimizi değerlendirmek.

Standart analiz kriterleri
- Haber adeti
- Tiraja göre dağılım
- Erişim
- Sütun X CM
- Reklam Eş Değeri
- Haber Etkisi

"Türkiye de 1 gazeteyi ortalama 3 kişi okuyor."

Bunların dışında analiz kriterlerini çoğaltmak mümkün;
- Yayın gruplarına göre dağılım
- Dağılım alanına göre dağılım
- Yayın tipine göre dağılım
- Yayın içeriklerine göre dağılım
- Yayınlara göre dağılım
- Küpür tipine göre dağılım
- Alıntı kaynağına göre dağılım
- Görselliğe göre dağılım
- Anahtar kelimenin haberde geçtiği yer...

Levent Hatay / VESTEL

Markayı ne kadar esnetirsen, o kadar kişiliğinden kaybeder.

Pazarlama, budadıkça, büyür.

Pazarlama'da Sırtımızı Nereye Yaslayacağız? Yenilikçilik mi, Yaratıcılık mı? / ALİ SAYDAM

Karışan Kavramlar;
* Involment- İlgili olmak // Commitment - Bağlı olmak
* İlişki ve İletişim
* Liderlik ve Yöneticilik (Lider dağın arkasını görür, başına ne geleceğini bilir.)
* Sanatlı ürünler ve sanat ürünleri (Sanat kurgulamaktır)
* Yaratıcılık ve Yenilikçilik
Yaratıcılık; Bireyseldir.
Yenilikçilik; İş bağlamında düşünmelidir, toplumsaldır, başarı ve sonuç odaklıdır.
Yenilikçilik; bir fikir, ürün ve hizmeti satın alması için hedef kitleyi ikna etme gücüdür.

Inovasyonu kuvvetli olan reklamların; kendi kendini tekrarlaması olmaz. Inovasyon yeteri kadar güçlüyse kendi kendini yeniler.

"HATAYI YAPMAK İNSANA, TEKRARLAMAK ŞEYTANA MAHSUSTUR."

Mevcut Durum Analizi - Gelecek Beklentisi - Yenilikçilik Buluşçuluk - Gelecek Tasarımı - Stratejiler - İş Sonuçları - Mevcut Durum Analizi - ...

Kurthan Tarakçıoğlu/HYUNDAI


- Çalışanların hepsine şöhretli insan muamelesi yapmak gerekir.
- Liderlerin işi hem genel, hem de detaydadır.
- Lider, iletişim üstadı olmalı ve iletişime hakim olmalıdır. Hız = HERŞEY!
- Rekabet üstünlüğü farklı olmaktan kaynaklanıyor. (Üründe farklılaşmak, hizmette farklılaşmak, farklı bir ses çıkartmak..)
- Daima perakendeci gibi düşün! (en çok gözeten olmak, tutarlı pazar bazlı fiyat sağlamak, markaya odaklanmak, bayi ağını korumak, tüm segmentlere odaklanmak..)
- Çevrenize enformasyon vermeyin, enformasyon bombardımanına tutun.
- Ya olayların akışını seyredersiniz, ya olayların akışını değiştirirsiniz.
- Liderlik tencereye kapak koymayı değil, zaman zaman tencereyi karıştırmayı da gerektirir.
- Lider, düzen sağlayıcı olduğu kadar, kaos da yaratıcıdır.
- Hedefler kararlılığı ateşlemeli, telkin etmelidir. İnsanlar onlarla özdeşleşeyi istemelidir.
- Maddi ve manevi rehberlik daima gereklidir.
- Kutlamayı, tebrik etmeyi ve teşekkürü hiç bir zaman unutmamak lazım.

Geleceğin Medyası - Serhat Akkılıç/ Project House

* Yepyeni bir nesil geliyor. "Z" nesli.
* Katılımcı, kişisel ve tüketici tarafından üretilen bir medya evrenindeyiz.
* İçeriği filitre etmek, içeriği incelemek daha da zorlaşacak.
Tüketici yerine 'Prosumer' türetici kullanılacak.

Halkla İlişkilerde Son Trendler? / Meral Saçkan - Barika Göncü

ICCO
İngiltere'de 1986 yılında kurulan ICCO (international Communications Consultancy Organisation) 98'de ABD'nin katılmasıyla güçlenmiş, 2006 daki haliyle 29 ülkenin yerel derneklerinin üye olduğu 25.000 katılımcısıyla dünyanın en büyük danşmanlık organizasyonu haline gelmiştir.
ICCO Misyonu;
* Uluslararası Mesleki Standartlar (liderlik ve iletişim, iş planlaması, iş geliştirme, mali sistemler, kampanya yönetimi, müşteri memnniyeti, yeni müşteri, insan kaynakları yönetimi)
* Uluslararası Etik Standartlar (2003 Stockholm Bildirgesi, Uluslararsı CMS denetimi ve kalite belgesi)
* Dünyanın en iyi örneklerini paylaşmak ve yaymak
* Pazar bilgilerini sağlamak
* Üyeler arası iş fırsatları yaratmak
ICCO Faaliyetleri;
* ICCO Dünya Raporları
* ICCO Dünya Zirveleri - Eğitim Programları-
* CMS Denetim - açık bilgi platformu
IDA
2004'te 14 şirketle kurulan İDA'ya şu an 16 PR şirketi üye ve üyeleri arasında 400 çalışanı, 200 reklamvereni bulunmakta.
IDA Faaliyetleri;
* Eğitimler - Stratejik İletişim Eğitimi -
* Üniversite öğrencileri İDAnın staj programına katılıyor.
* Özel eğitim programları var. - Kriz iletişimi, gündem yönetimi, finansal halkla ilişkiler.. -

Halkla İlişkilerde Bugün

Halkla İlişkiler büyüyor.. %27
Uluslararası alanda halkla iliişkiler gelişiyor. % 60
En fazla halkla ilişikiler hizmeti alan kollar; Bilişim/Teknoloji/Telekominikasyon/Sağlık/Biyoenerji
Halkla İlişkiler Ajanslarından en çok talep edilen hizmetler;
Medya İlişkileri, Kurumsal İletişim, Pazarlama yönelimli PR
Halkla İlişkiler Ajanslarından en az talep edilen hizmetler;
Organizasyonlar, Yatırımcı İlişkileri, Kurumiçi İletişim
Büyümeyi sağlayan faktörler; olgunlaşan PR pazarı, ekonomide gelişme, yabancı yatırım
Büyümeyi etkileyen faktörler; yetenekli eleman azlığı, ekonomik yavaşlama, PR faliyetlerinin maliyetlerinin düşürülmesi

Halkla İlişkilerde Gelecek

Dünya değişiyor.( Devlet ilişkileri, uluslararası Pazar, tüketiciler, medya, inanç sistemi, güven değişiyor.)
Toplumda iş dünyasına duyulan güven azalıyor.
STK!lara duyulan güven artıyor.
Tüketici ve paydaş güveninin kazanılması gerekiyor. (Alınan/uygulanan kararlarda değil, karar aşamasında paydaş ilişkileri önem kazanıyor.
Reklam güvenilirliğini yitiriyor.
PR tüm bunları toplamada lider konumda..

Halkla İlişkiler Nereye Gidiyor?

- Açık ve kesintisiz iletişim
- Özellikle finans konularında şeffaflık
- Uzun vadeli düşünceler
- Kollektif uzlaşım
- KSS

Nasıl hazırlanacağız?
- İtibar yönetimi; önce kendimizin her türlü ayıptan uzak durması lazım (Bireysel Etik)
- Mükemmel insan kaynakları bulup, eğiteceğiz ve elimizde tutacağız
- Paydaşları karar süresine katılan, geri bildirimleri olan ve yorumlayan kişiler olarak konumlandıracağız
- İletişim danışmanıyız, iş danışmanı değil
- Mükemmel stratejiler, mükemmel taktikler geliştireceğiz
- Değerlendirme çok önemli
- PR’ın önemini yöneticilere ve şirket sahiplerine anlatacağız

SONUÇ

Geçmiş Gelecek
İletişim Ayrıydı. Bütünleşik
PR Ajanstı. İletişim Danışmanlığı
Ürün Destektik. Marka muhafızlarıyız
Basın İlişkileri Önemliydi Sosyal Paydaşlarda önemli
İletişim Tek yönlüydü Çok yönlü
Kültür Tek kültürlülük Çok kültürlülük

İletişim gün geçtikçe farklı noktalara kayıyor; internet ve blog gibi.. Hatta bloglar artık gazete haberlerine bile kaynaklık edebiliyorlar. Şirketler de blogları kullanmaya başladı. KSS’nin bir kısmı yasal sorumluluk haline gelecek.

- Hizmet verdiğimiz herkesin beklentileri artacak, gerçekten kalifiye ve şirketlerle doğru ilişkiler kuranlar ayakta kalacak.
- Farklı alanlarda, farklı sektörlerin dillerini kullanacağız.Tüketiciler resmi şirket söylemi dışında kendileri gibi konuşan insanlar istiyorlar.
- Tüketicilerin karar, hatta tasarım sürecine katılmaları gerekiyor.
- Şirket şeffaflığının ve güvenin arttırılması şart.
- Çeşitlilik, çok yönlü bilgi akışı; farklı grupları ortaya çıkartıyor.

İletişim ve teknolojinin her ne kadar gelişsede; BİREBİR İLETİŞİM’in önemi devam edecek!

Thursday, October 05, 2006

Şeytan Marka Giyer...


Aynı isimli kitaptan uyarlanan filmi; dün galasında, Marie Claire Dergisinin bizler için hazırladığı özel yayında izledim. Daha kitabını okumadan filmi izlemek benim her zaman yaptığım şey aslında... (Da Vinci de olduğu gibi) Bir kitabın filminin çekileceğini bildiğim zaman okumaktan kaçıyorum galiba :)
The Dewil wears Prada (Orjinal ismini daha çok sevdim) 'ya döndüğümüzde film;
Runway Dergisinin yayın yönetmeni Miranda'nin modadan hiç anlamayan ve giyinmeyi bilmeyen(!) Andrea'yı işe almasıyla başlıyor. Andrea zaman içerisinde modaya hakim duruma ve Miranda'nın bitmek tükenmek bilmeyen imkansız isteklerini yerine tam zamanında getirmesiyle işinde bir yıldız haline geliyor. Bu süreçte Andy ailesi, sevgilisi ve tüm yakınlarından uzaklaşır ve aslında yapmak istediklerinin de bu olmadığını anlar. Film, Andy'nin Mirandanın dünyasından biri olduğunu farkedip bundan vazgeçmesiyle sona eriyor. Eğer moda dünyasındaysanız (filmde Valentino, Donna Karan gibi bir ç markanın koleksiyonundan parçalar var), yayın dünyasındaysanız bu filmi görmelisiniz derim. Ben beğendim eğlendim..
Aaa unutmadan film aynı zamanda sadece işinize yoğunlaşır, sadece çalışırsanız, gözünüz başka bir şey görmezse tüm sevdiklerinizden uzaklaşırsınızı da işliyor. Ben en çok bunu farkettim :))

Tuesday, October 03, 2006

İşte Marketingİst notlarım.. Şimdi nasıl başlayacağıma aslında çok karar veremedim. En iyisi katıldığım tüm oturumları tek tek yazmak.. Böylece faydam olacaklar daha kolay indirebilir, kullanabiliriler..
Marketingistin en çekici olayı mı Project House'un her yere (evet heryerde tuvaletin duvarlarında bile vardı) bıraktığı postitleriydi :)
Her birinde ayrı bir pazarlama sloganı süslü postitler herkesin oldukça ilgisini çekti ve öyle tahmin ediyorum ki Project House için başarılı bir fuar oldu.
Ekmeğimizi Marketingden çıkaranlar buluştuk bu senede işte.. Şimdi hep birlikte 4. sünü bekliyoruz :)