Thursday, August 30, 2007

Ankara - Konya - Kayseri... Yine geziyorum.

İş sebebiyle, çok gezmeyen ben bu sene tüm yılların açığını kapatarak ofiste oturmaz oldum. İçinden geçtiğimiz illerle birlikte Konya, Aksaray, Nevşehir, Kayseri, Kırşehir, Kırıkkale, Ankara gibi bir sürü şehir gördüm Anadolunn orta yerine kurulmuş. Sapsarı topraklar arasındaki yerleşim yerleri, o düzlükler, ovalar gerçekten farklı yerleşimler. Yapacağım organizasyon sebebiyle ilk gittiğim şehir Konya idi. Fotoğraflarını çekemedim ama Mevlana sözleriyle süslü otobüsler dikkatimi çeken ilk görüntü oldu Konya'da. Gelecek aylarda şehri tekrar ziyaretim olacağı için biraz da şehirde vakit geçirip o zaman yazmak istiyorum izlenimlerimi...
Sonraki durağım Kayseriydi. Kayseriye geçmeden Konya - Kayseri yolundan bahsetmek istiyorum. O kadar sarı, o kadar dümdüz ve o kadar ruhsuzki, Konya ovasının ününün nerden geldiğini bir kez daha anladım. Tabi Kapadokyanın orada olması İç Anadoluyu harekete geçiren tek yer sanırım.
Kayseri ise Erciyes Dağının eteğine kurulmuş, büyük Organize Sanayi bölgesi ve yol kenarındaki adım başı reklam tabelalarıyla bu tabelaların en çok göründüğü şehir olmuş bence. Güzel bir şehir Kayseri. Söyleyecek çokta fazla birşey yok şehir hakkında. Bizim gittiğimiz gün Cumhurbaşkanı çıkarmış olduklarından oldukça mutlulardı. Hayırlı olsun diyemeyeceğim, çünkü devleti AİHM e şikayet eden biri nasıl devletin en başına geçebilir? Bu konuda gerçekten canım yanıyor, çok fazla yorum yapmak istemiyorum. Hele ki postun yazıldığı gün Zafer Bayramı olunca. Ve biz Kemalistler halkın yaptığı oylamada darbe yemişken.. İyi günler beklemiyor sanki bizi. Tabi bu ülkenin aydın insanları var, hiç bir şeyden yılmayan, güçlü gençliği var Atatürk'ün izinde yürüyen. Bundan asla vazgeçmeyeceğimizi herkes bilsin isterim.

Güçlü, laik, aydınlık ve açık alınlı Türk milletinin Zafer Bayramını kutlarım
.

Tuesday, August 28, 2007

2. Kez İğneadadaydık...

Bu haftasonu yine İğneada yollarındaydık sabah erkenden. Sanıyorum ki bu yazın son yüzüşü oldu benim için... İğneadayı çok beğendik, çok sevdik biz, sanıyorum bundan sonraki yazlarda da ziyaret edeceğiz. Bu kez gittiğimiz yoldaki ayçiçekleri yerini olmuş, hatta toplanmış haline bırakmıştı, rüzgar kuvvetlenmiş, deniz dalgalanmıştı ama yine de bizim keyfimize engel olamadı. Çok güzel iki gün geçirdik, Belgin Ablamın doğum gününü kutladık, hatta müessese bize alevli meyve ikram etti :) Yolda giderken olmuş ayçiçeklerinden çaldık, kumsalda ateş yaktık, hattaa ben köpek bile sevdim. Bir kaç gün daha kalsak, elimle de beslerdim de.. Gerçi bu Pati, her köpek gibi değil, o kadar tatlı ki görmelisiniz :)

Monday, August 20, 2007

Evan Almighty/Aman Tanrım

Haftaiçinden mevcut olan yorgunluğumuza, haftasonu yaşadığımız sinir bozukluğu ve stres de eklenince, hayata bir mola verelim ve sinemaya gidelim dedik. Ki ben yaz günlerinin güzel güneşli saatlerinin sinemada geçmesine ne kadar da karşıyım. Ama popcorn alacağına söz verip, film seçimini de bana bırakılıncaa, doğru sinemanın yolunu tuttuk :)
Afişlerine göre yorumladığım filmlere göre en eğlencelisi Aman Tanrım gözüküyordu, bir öncekini de tvde yakın zamanlarda izlemiş biri olarak, zorlu bir seçim yapmış gibi direk ona gitmek istedim.
Ruh durumumuza çok uygun bir seçim yapmıştım. Kafamızı rahatlatan, iki saat bizi hayattan uzaklaştıran bir film oldu. Tabi bu arada ruhani şeyleri de düşünmedim değil.
Film dünyayı değiştirmek istenen Amerikan Senato Üyesine, Allahın görünüp, Nuh Peygamber gibi bir gemi yapmasını ve çevresindekileri kurtarmasını istemesiyle başlıyor. Çevredekilerin kendisine tuhaf davranması, eşinin ve çocuklarının onu terkedip, sonra geri gelmesine rağmen gemiyi bitiren Evan, gerçekten tüm hayvanları ve komşularını kurtarıyor. Güzel bir film, keyifli hatta bittiğinde erken bittiğini bile düşündüm, ne olurdu biraz daha sürseydi...

Friday, August 17, 2007

Gidiyo musun şimdi?

Evimizin en küçüğü, canım kardeşim üniversiteyi kazandı. ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetiminde okuyacak kardeşimin tam da istediği okul ve fakülte oldu. Şimdi Ankara onu bekliyor.
Emeklerinin boşa çıkmadığını gördüğümüz ve hep birlikte sınav stresini üzerimden attığımız şu günlerde, dilerim hayatının en güzel anılarıyla dolu olacak bir üniversite hayatı onu bekliyordur.
Seninle gurur duyuyorum canım kardeşim, Mügi'm...
İşlerin yoğunluğu nedeniyle aynı evin içinde çok sık görüşemesek de, odan bana kalıp, giyinme odamı oraya taşıyacak olsam da, yeni yeni öğrendiğim Ankara'da artık bir ayağım olsa da, gitmeni istediğimi söyleyip, yüzüne karşı ooh çeksem de, ben de hiç olmayan evden ayrı yaşama cesaretine hayran kalsam da, senden uzak günlere nasıl alışacağım?

Mevlana VII

“Kardeşim sen düşünceden ibaretsin.

Geriye kalan et ve kemiksin.

Gül düşünürsün, gülistan olursun.

Diken düşünürsün, dikenlik olursun.”

Tuesday, August 14, 2007

Ayvalık'07

1 haftalık yıllık iznimin 1 haftasını :) Ayvalık'ta geçirdim. Ayvalık'ı bilenler bilir, sakin sessiz bir tatil arıyorsanız doğru yerdir. Sarımsaklının kum plajları, bizim koyun Kaz Dağlarından gelen rüzgarı, Cundanın taş sokakları bu bir haftamda eşlik etti bana. Yatak adı verilen 3 kişilik bota bindik, Cunda da yemek yedik, tekne gezisine gittik, bisiklete bindik yıllar sonra, güneşlendik, yedik, içtik, dinlendik, terazi, lastik, jimnastik :)
Ayvalık her mevsim güzel, yazları, sonbaharları bir başka.. Görmeyenlerin görmesini tavsiye ederim.

Teknolojiye ayak uydur(ama)mak

Bir zamanlar hep birlikte oynadığımız mimleme oyununun başka bir ayağında en dandik teknolojiler konusunda sevgili Rabia'cım mimlemiş beni :) Benim gibi teknolojinin yakınından bile geçmeyen biri koskoca teknolojiyi bir de dandik diye yorumlucam öle mi...
İpodu bile elinde tuttuğu 1.5 yıldan sonra kullanmayı öğrenmiş, hala cep telefonu özellikleriyle alakası olmayan, bir çok teknolojiyi mantığına sığdıramayan bana göre çoğu teknolojik aletin yanında bulaşık makinesinin bile gerekliliğini tartışabilirim.
Zeynebin yorumunda bahsettiği elektirikli diş fırçasını hala anlamadım. Hediye gelen fırçayı bir kez denedim de bütün beynim uyuştu walla :) Sonra aslanlar gibi döndüm orta sert özellikteki diş fırçama...
Sonra Türk Kahvesi yapma makinası.. O neee :) Türk kahvesinin tadı cezvesinden değil midir? Şimdi ne gerek var onu makinelerde yapmaya..
Markacinin bahsettiği gibi Elektrikli Bıçak sonra.. Ay Allahım, bileğine güvenen elektrikli bıçak işte :) Narenciye sıkacağı da aynı şekilde :) Bir de çöp öğütücüsü var, içine bir şey atamazsın, herşeyi öğütmez..vs ona ne gerek var ki şimdi? Ya da çamaşır kurutma makinesi.. İpe asmanın suyu mu çıktı :)
Şimdi bu yazdıklarıma ooo daha neler var diyerek yorum yapanlar olabilir ama ben bu kadar yeniyim işte :) Teknolojinin hızına değil yetişmek, arkasından bile gidemiyorum...
Herşeye dikkat etmemiz gereken şu günlerde, teknolojinin hakkını da yememek lazım. Fotoselli aydınlatmalar, az enerji tüketen makinalar gibi bir sürü kolaylıkta var. Ama ne olursa olsun, sadece kendimizi değil, geleceğimizi de düşünmeli ve ona göre hareket etmeliyiz. Bu da bu postun mesajı olsun bakalım.

Thursday, August 02, 2007

Küçük İşletmelere Yol Haritası

Küçük İşletmelerin büyük işler yapabilmesi için dikkat etmesi gerekenler şunlar;
- İşinizin neden başarıya ulaşacağını son derece açık bir şekilde anlatan bir sayfalık iş tanımı yazın. Bu tanımı herkese okuyun, eğer okuduklarınızı anladılarsa başardınız demektir.
- Müşterilerinizin yaptığı işe uygun olduğundan ya da olacağından emin olun.
- Toplam maliyetinizi ve gelirinizi hesaplayın.
- Pazarınızın ne ölçekte olduğunu araştırın.
- Başarılı olmak için en az kaç müşterinizin olması ya da en az ne kadar hasılat yapmanız gerektiğini bilin.
- Müşterilerinizi nasıl belirleyeceğinizi, onları nasıl elde edeceğinizi ve nasıl kendinize bağlı olmalarını sağlayacağınızı bilin.
- Başlangıç ya da işi sürdürebilmek için ne kadar sermayeye ihtiyacınız olacağını iyi hesaplayın.
- Para kaynağınızın, paraya ulaşmanıza uygun olduğuna emin olun.
- Ürün ya da hizmetlerinizin diğerlerinden farklı olduğu noktaları iyi bilin ve bu farklılıklara değer biçerek müşterinize hissettirin.
- Sunduğunuz ürün ya da hizmeti nasıl tedarik edeceğinizi ve müşterinize nasıl ulaştıracağınızı planlayın.
- Ne türde elemana ihtiyacınız olacağını belirleyip, onları bir plan dahilinde işe alın.
- İşletmenizi nerede kuracağınızı tam olarak belirleyin.
- İşletmeniz için çarpıcı bir isim bulun.
- Kılıcınızı kuşanın, onu kınından sıyırın ve neşe içinde pazarın kuşatma çemberine saldırarak kuşatmayı yazın ve pazara dalın.
- Hepsinden önemlisi; işletmenizde olanaksızı gerçekleştirin veya gerçekleştirmeye istekli olun. Satmaya başlamalı ve asla durmamalısınız.

*Bu yazı İnfomag dergisinden alınmıştır.

Wednesday, August 01, 2007

Farkındayım

Ne yapsan olmuyor gözüm
Terketmiyor bizi hüzün
Bir macera yaşamak dediğin
Küçük zamanlar harmanı
Sevildiğin üzüldüğün
Hatırlamaktan ibaret
Hatıralar nihayet
Tesellisi çok zor sözün
Ne gemiler yaktım
Ne gemiler yaktım
O kadar yandı ki canım
Sonunda karşıdan baktım
Ne göreyim kendime
Yıldızlardan daha uzaktım
Bu kızı yeniden büyütmeliyim
Kor ateşlerde yürütmeliyim
Değirmenlerde öğütmeliyim
Farkındayım farkındayım
Kazanmalı kaybetmeli
Aşk uğruna harbetmeliyim
Bu kızı yeniden büyütmeliyim
Farkındayım farkındayım
Kendini seçemiyorsun
Bırakıp kaçamıyorsun
Yazmadığın bir hikayede
Uzun yada kısa vadede
Az biraz keşfediyorsun
Öteki olabilmeyi
Yerine koyabilmeyi
Geride durabilmeyi öğreniyorsun