Friday, July 20, 2007

Park Etmek Yasaktır...

İstanbul'da yaşıyorsanız, park yeri bulmanın ne kadar zor olduğunu biliyorsunuzdur. Cumartesi akşamları otoparklar bile sinir bozucu şekilde dolar taşar ve eğer geç kaldıysanız, geç gelecekseniz, gideceğiniz yere göre arabadan çok, toplu taşıma araçlarını tercih edersiniz.

Dün 4 Leventte bir toplantıya gittim. Bilenler bilir, orada herkes arabayı ortalık yere bırakır, otoparklar vardır ama onlarda doludur zaten ya da adam yolu otopark yapmıştır ve oraya bırakmanız için sizden anahtarınızı ister. Alt geçitin olduğu yollar bile servis otobüsleriyle doludur ve kimse neden orda durduklarını onlara sormaz...

İyi araba kullanırım ben, düzgün park ederim, atak kullanırım, panik yapmam, yolu izlerim, reflekslerim kuvvetlidir, trafik kurallarını iyi biliriim, kurallara uyarım, uymayanları uyarırım. Ama 4 Levente geldiğimde noluyorsa orda oluyo işte. İlk bana çarptıkları ve trafik kayıtlarına adım işlediğinde de yine ordaydım. Dünde toplantım bitip dışarı çıktığımda bir de baktım ki arabanın yerinde yeller esiyo :) Ne park yapılamaz yazısı vardı orda, ne bomboş bir alandı, ne anayoldu, ne yolu engelliyordu, ne kimseyi etkiliyordu yani. Ama araba çekilmişti. Çevredekiler 206 mı gri haha daha şimdi çektiler diye bir de yardımcı oldular ki, sağolsunlar... İlk taksiye sordum burada çekilen arabaları nereye götürürler diye, Seyrantepeye abla dedi. Peki gidelim o zaman dedim.

Taksici cin bişi tabi, yolda anladı çekilmenin ben de şaşkınlık yarattığını, bak abla şimdi 46 milyon alırlar çekme ve otopark parası sakın fazla verme ama belki de daha arabayı indirmemişlerdir o zaman otopark parası da vermiceksin, 50 milyon cezası var yanlış parkın. Belki otoparka daha gelmemiştir, şöyle bir bakalım istersen belki buralarda yakalarız arabayı, arabanın muayenesi ya da bişiysi eksik değilse hemen alırsınız, ruhsat yanınızda mı, ehliyetiniz var mı... ben artık sinirlerim tamamen bozulmuş, gülmeye başlamıştım. Gerçekten de otoparkta çekicinin üzerinde arabayı park edecekleri yer arıyorlardı hemen atladım tabi aa o benim, indirirseniz gidicem diye... Çekici paramı ödedim, bilinçsiz olduğumu gören memur bey, ceza kesmeyeceğini söyledi, ne kadar doğru bilmiyorum. Çünkü artık cezalar eve geliyor, arabayı babam kullandığı halde geçen benim adıma ceza gelmişti eve ordan öğrendim :)
Yani tüm yolları bilen, hatta Zeynep'in 'Şöfor Nebahat' adını taktığı ben, hiç bir yerde tabela, uyarı ya da ceza alınacak bir yer olmadığını düşündüğüm yere park etmekten ceza yemiştim.

1 comment:

Filiz Kirazoğlu said...

Minecim geçmiş olsun. Yazını okurken sanki Rıfat Ilgaz'ın hikayelerinden birini okuyormuş gibi hisettim kendimi :)) Türkiye'de yaşıyor olmanın özeti bu : Her can sıkıcı olayın mutlaka gülünecek bir tarafı var. İşte bu yüzden bu ülkede doğmuş ve burada yaşıyor olmaktan mutluyum. Canım Türkiyem benim :)