Uzun zamandır yazamıyordum bloguma. Malum işler yoğun. Bendeki bu blog işide biraz karıştı. Çok mu farklı konularda dereden tepeden yazıyorum diye düşünüyorum. Bir çok arkadaşım bloglarını konularına göre ayırmış ve farklı sayfalarda farklı konular yazıyorlar.
Evet, ben bir tanesiyle baş edemezken bir kaç tanesiyle nasıl uğraşacağım di mi :) en iyisi burdan devam etmek, tıpkı benim gibi biraz ondan, biraz bundan içimden gelen bir çok şey yer alsın blogumda...
Bir kaç filmi izlediğim için ard arda onlardan bahsedicem bugün. Sondan başa doğru gidiyorum :) İyi okumalar...
Son zamanlarda izlediğim en iyi filmlerden biri. Will Smith bu rolüyle bence gerçekten oscarı haketmiş. (Bu arada ben yazmadığım süre içinde oscar ödülleri de dağıtıldı.) Bir türlü para kazanamayan Chris, stajyer brokerlık için başvurur ve 6 aylık süre içinde hiç para kazanamayacaktır. Parasızlığa dayanamayan karısı onu terk eder ve o oğluyla birlikte ayakta durabilmek için elinden geleni yapar. Bazen metronun tuvaletinde bazen düşkünler evinde sabahlayarak günlerini geçiren Chris'in oğluna olan bağlılığı ve o oğlu Christopher'ın şeker mi şeker halleri gerçekten izlemeye değer... Aa bu arada film gerçek bir hayat hikayesini anlatıyor..
İzlediğim diğer bir film Koku: Bir katilin Hikayesi.. Afişinden de tahmin edebileceğiniz gibi film ilginç bir konusu (ki ben korku diye tahmin etmiştim) olduğunu hissettiriyor daha girmeden. Jean - Baptiste Grenouille'nin doğuşundan itibaren koku alma duyusu çok gelişmiştir. Her yerde tüm ince kokulara kadar alabilen Baptiste bir parfüm ustasının yanında çalışmaya başlar. Daha sonra hayatının parfümünü yapmaya karar verir. İnsan kokusunu aldırmaya çalışırken bir çok kadını öldürür ve onların teninden elde ettiği kokuyla tüm halkı etkileyerek idam cezasından kurtulur. Kitabını okumamıştım, filmi oldukça etkileyici buldum, izlerken o kokuyu resmen duyuyosunuz, güzel ve anlamlı bir film. Bir kaç kez izlenebilir. b
Türk filmlerine karşı olan ben, bu filme nedense çokta karşı olarak girmedim ve beklediğimi de aldım. Film evde izlenebilecek tadda bildiğimiz Kurtuluş Savaşı yıllarını anlatan güzel bir film. Yandım Ali sevgilisini kaçırıp, Viyana'ya gitmek için hayaller kurarken Mustafa Kemal Paşayla karşılaşır ve ondan sonra vatan savunmasına bakışı değişir. Memlekette birbirinin arkasından kuyu kazanların yoğun olduğu, güvenin giderek azaldığı dönemde Yandım Ali de vatan savunmasının elzem olduğunu düşünür. Vatan, gerekirse uğruna ölmeyi gerektirir. Çok güzel bir film bence, yakında da televizyonda verirler diye düşünüyorum. Bayağı da seyircisi olmuş tabi Osmanlı denince bizde akan sular duruyor...
1 comment:
hiç birini izlememiş biri olarak yine de tanıtımını izleyerek yaptığın için emeğine sağlık diyorum
Sevgiler
Emre
Post a Comment