Wednesday, April 21, 2010

Küllerin İçindeeeen Canım...

"Doğa, intikam alır, almalı da bence, kendini unutturmamalı, insanların kendilerini bu dünyanın sahibi sanmalarına ayak diremeli, izin vermemeli..
Bunu yaparkende iyi kötü ayırt etmeden herkesi etkilemeli."derim hep, derim de bu kez beni de etkileyeceğini tahmin edemedim..

İtalya'ya gittim, isaloni fuarının içindeki EuroCucina'ya. Malum fuar dönemi, Türkiye içindekileri bitirirken, dünyada bu işler nasıl yürüyoru izlemeye Milano'daydık.
Bu arada, fuarların artık bittiğini düşünüyorum, bunda internetin payının büyüklüğü kadar, metrekarelerin geniş olduğu showroomların ve tüm bilgilere anında ulaşma kolaylığının payı da var bence. Yine de seviyorum o salonları dolaşan insanları izlemeyi, catering firmalarının yarışlarını, fuarda stand sahiplerinin misafirperverliğini ve fuar hareketliliğini.
Tüm bu düşünceler içerisindeyken Mart ayında İzlanda'da patlayan Eyyafyallayöküll yanardağının küllerinin Avrupa'daki uçaklara mani olduğunu duymuştum ama kuzeydeydi o küller.

Günlük koşuşturmanın içerisinde uçmak bizim için çok doğal bir eylem tabi. Hatta uzaktaki yakınlarımız uçakla o kadar bizdelerdi ki, artık mesafelerin ve zamanların bir anlamı yok, sanıyoruz. Sanıyoruz da...

Halbuki gerçek böyle değil!

Uzak, uzaktaydı işte, izlediğimiz filmlerdeki gibi, ulaşımın sonuna gelinmişti, insanlar trenlere doluşup yakınlarına kavuşmaya çalışıyor, havaalanlarından gidebilmenin planlarını yapıyorlardı. Havaalanlarında telefon çekmiyor, bulduğun prizde laptop ya da telefonunu şarj etmeye çalışıyor, çünkü zamanının ne kadarını orada geçireceğini bilmiyordun.
Filmlerde izlediğimiz felaket senaryoları bir gün gerçek olacak mı? Bence henüz değil, ama gerçekleşeceği günler de gelecek. Doğa ve düzenin sahibi bizi ufak uyarılarla dürtüyor bence, biz ise eğer içinde değilsek bunu görmezden gelerek, dümdüz devam ediyoruz hasar vererek ilerlemeye.

Biz şanslı olduğumuz için, uçağın kalkmayacağını öğrenince Milano Malpensa havaalanından Varese'ye geçtik. Bir gece orada konakladıktan sonra tek çıkış yolu olan Roma için araba bulmaya çalıştık, bulduk da, sonra ben 6. ayda ikinci kez, Ancona, Toscana yolundan Roma'ya indim. Bu inişin Toscana'dan geçerken o şarap bağlarına rağmen uzaklaşmak istedim. Milano'dayım, mahsur kaldım dediklerimin, ohhh tadını çıkar cümlelerini anlamaya çalıştım. Gitmeye niyetlenmişsin bir kere, benim gibi sabırlı ama sonunda istediğini yapan bile olsanız, gitmeye karar verdiğinizde durmak o kadar zor ki.
Kendimizi İran'dan kaçmaya çalışan 'Kızım Olmadan Asla' kitabı&filminin başrol oyuncuları gibi oradan oraya koşuştururken bulduk, yarı gülüp, yarı sinirlenerek.

Sonra Roma'dan çok kimselerin bilmediği bir uçakla döndük, insanlar bu kadar uğraşıp yer değiştirmeye çalışırken uçakta sadece 30 kişinin olması gerçekten ilginçti.
THY sağolsun, Roma severlerinin hiç birini iptal etmeden, kimseyi oraya yönlendirmeden, telefonlarına cevap vermeden, hayatını sürdürüyordu.
Doğanın henüz yapacaklarından habersiz insanoğlu, açıklama bile yapamaz hale geldi sonunda hayata.

Bakalım daha neler göreceğiz. Bakalım daha..