Wednesday, May 30, 2007

Açıldı!

Şişli Addresİstanbul'da...
Ünlü İngiliz Dekorasyon firmasının Celebrate partisindeydim, meğer herkes nasıl heyecanla bekliyormuş. Aramıza hoşgeldin Habitat!

Mevlana IV

* www.pedalsisesi.com'dan alınmıştır.

Saturday, May 26, 2007

8 centilmen ve 1 leydi Valencia,İspanya'da.

"Alinghi Events" adı altında şirket içinde organizasyonunu yaparken gidecekler adına oldukça heycanlanmış, davete hayır diyemeyecek kişiler olduklarını tahmin ettiğimden yedekte olmamada açıkçası sevinememiştim. Fakat her organizasyonda olduğu gibi burda da fire oldu ve bende misafir listesinde yerimi aldım.

Münih aktarmalı hatta Münihte 3 saat beklemeli bir uçuşun ardından Valencia'ya vardığımızda hala çok güzel geçecek 2 günün farkında değildim. Valencia'da bizi karşılayan Mr. Peter Handke'nin misafirperverliği, uzun süredir birlikte tur yaptığı gruplardan bizim gruba kattığı farklı enerji ve keyif gözardı edilemez.
İlk gün Bayan Rosa ve Mr. Handke bizi şehir merkezine götürüyor. Burası öyle bir şehir ki, katedraller ve tarihi yapıların içine karışan yerleşim yeri dışında bir de yeni yapılan yerleşim yerleri var. Dolaşırken bizi farklı yerlere götürüyorlar. Bir cafede Sudan'dan gelen yemişlerden yapılan Chatan içiyoruz. Daha sonra kendimize ayrılan serbest zamanda ben alışveriş mi, tarihi yerler mi diye düşünürken, Selim Beyinde aynı şeyi düşündüğünü fark ediyorum ve kendisine takılıyorum. Önce El Corte Inglese'de gezip, alışverişi deniyoruz ama artık herşeyin İstanbulda olduğunu fark edince şehri gezmek daha cazip geliyor.
Karşımıza çıkan ilk taksi ile eskiden bir nehir olan ve yatağının şehrin dışına taşınmasıyla doldurulan alana yapılan fen ve sanat müzesi ile opera binasına gidiyoruz. Nehrin yerine yürüyüş alanlarıyla birlikte yapılan bu başarılı binalarda gezerken fen müzesinde bir civcivin yumurtadan çıkış anına şahit oluyoruz. Beni bu gezinin en çok etkileyen anlarından biri de bu oldu.
Ertesinden elimizdeki haritaya bakıyoruz ve metro ile şehir merkezine dönmeye karar veriyoruz. Benim rehberliğimde geçtiğimiz bu yolda Selim Beyi yürütüyorum da yürütüyorum :) Bu arada metroya binip, Valencianın tadını çıkartıyoruz. En son İspanyolcadan başka bir dil bilmeyen ve zorla bize yardımcı olmaya çalışan amca sayesinde şehir merkezini buluyoruz. İspanyol halkı o kadar yardımcıki, İspanyolcadan başka bir dil bilmeselerde kendi dilleriyle mutlaka size anlatıp, yardımcı oluyorlar. Sokak arasında içtiğimiz o lezzetli bira ile günün gündüz yarısını sonlandırdık ve otele döndük.
Akşam yemeği için yerimiz Ada Restaurantta ayrılmıştı. Burada Paellanın tadına baktık. İçindeki salyangozları görmesem, yediklerim Safranlı pirinçten öteye gidebilirdi belki ama gerçekten bu şartlar altında imkansızdı. Tavuk sandığım etlerinde tavşan olduğunu öğrendikten sonra çatalı tamamen bıraktım. Bu arada bizim 8 centilmen gerçekten o kadar nazikki bazen kendimi gerçekten prenses hissediyordum. 6 sını restaurantta bırakıp, ikisi eşliğinde otele döndüğümde, günün yorgunluk tadı, yay burcunun gezme egosuyla birleşmişti...

İkinci günün sabahı Alinghinin verdiği heyecanla uyandım. Alinghi American Cup'ı 2003te kazanan son tekne.Ve şu sıralarda hala sürmekte olan Louis Vuitton Cup Alinghinin rakibini belirliyor. Bu yarışı kazanan tekne Alinghi ile yarışacak ve 151 yıldır elden ele dolaşan kupaya talip olacak. Valencia'nın 32. Amerikan Cup'a ev sahipliği yapacağı belli olunca 2 sene de yapılan liman ve limandaki şenlik gerçekten görülmeye değer. Tüm yarışan teknelerin ayrı yerleri, sponsorların mağazalarının, kupanın ve bilgilerinin olduğu bir alışveriş merkezi, çocuklar için eğlence alanları, yeme içme yerleriyle Amerikan Cup tamamen birincisini seçmeye hazırdı.
Ürün sağlayıcısı olduğumuz Alinghi teknesinin alanına gittiğimizde sınırsız yiyecek ve içecek, şık ağırlama ve tekne-yarış hakkındaki tüm bilgiler bizi bekliyordu. Önce Alinghi'nin Simülatörüne bindik. 9 kişilik ekiple yönetmeye çalıştığımız simulatör bizi oldukça eğlendirdi. Sonra terasa çıktık ve orada yarışın başlamasını bekledik. Yarış için yarışacak tekneler Amerikan Oracle- BMW, İspanyanın bir takımı, Yeni Zellanda Emirates ve İtalyan Prada -Luna Rossa idi. Onların çıkmasıyla biz de izleyici teknesinde yerimizi aldık ve bizde onların hemen arkasından açıldık. Alinghinin izleyici teknesi oldukça keyifli. Dürbünlerimizle yarışı izliyor ve gün sonunda tekrar limana dönüyoruz. İspanya ve daha sonra otelde hazırlanıyor ve tekrar şehre yemeğe iniyoruz.

3. gün uyandığımızda artık Valencia'dan son saatlerimiz. Deniz kenarında yürümenin tadını çıkartırken ben, centilmenlerin bir kısmı kendini Akdenize bırakıyor. Öğleden sonra toparlanıp yine Münih aktarmalı, İstanbul'a dönüyoruz. Döndüğümüzde ise hepimizin aklında tekne almak vardı. Ben para biriktirmeye başladım bile...

Saturday, May 19, 2007

Benim Blogum 1 Yaşında...

Bengünün yemek tarifleri verdiği blogundan sonra benim de yazacak bir şeylerim olur belki diye açtım bu blogu. O yüzden adı da "Benim blogum" oldu ve kaldı.. Çünkü başta kendimi anlatmak istediğim, sonra beğendiğim yazıları eklediğim, sonra işim ve pazarlama üzerine yazdığım, sonra deneyimlerimi anlattığım bir yer haline geldi bu sayfa.
Sonra pembeye çevirdim, en sevdiğim renkten oldu, sonra yorumlar gelmeye başladı, yorum aldıkça çoştum, sonra bir çok kişi tanıdım, onların bu sayfayı devam ettirmem de etkisi o kadar büyük ki..

Bazen bloggerım dediğimde ne olduğunu anlamayanlara yazar olmak istedim işte burdan da başladım diyerek ne olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Bir gün bir yerde yazıcam derdim ya hep, bir satırda olsa yayınlanacak diye... İşte bu düzeni kendi kendime kurmamı sağladı blogger.

Herkes bir kaç farklı blogda bir kaç farklı konu üzerine yazarken, belkide teknolojiyle olan aramdan, belkide böylesi bana daha çok benziyor diye hepsini bir sayfaya sıkıştırdım. Herşeyden biraz biraz beni daha çok anlatıyor sanırım. Beni severek okuyan var mı ya da bir kaç iyi arkadaşım dışında gerçekten okuyan var mı bilmiyorum ama buraya yazmayı seviyorum.

Tanıştıklarım, tatmin ettiğim yazma egom, aldığım güzel yorumlar ve bana kattıkların için blogger başta olmak üzere herkese çok teşekkür ederim. Çok mutluyum, burayı seviyorum. Kendi otokontrolümde ne kadar sansürlü de olsa, istediklerini yazmanın verdiği tat, hiç bir yerde yok sanırım...

Wednesday, May 09, 2007

Trekking Yaptık!

İzmit'in Yuvacık ilçesinin tepesi burası.. O kadar güzel ki, oraya çıktığımızda yürüyeceğimiz yerin bu kadar zorlu olacağını tahmin etmemiştim.. Yürürüm ben, iyi yürürüm. Metrelerce, kilometrelerce... Yürüdüğümüz parkur Aytepe idi. Gayet keyifliydi, önce dik bir yokuş iniliyor, sonra aşağıda sıcak bir çayla dinlenip, devam ediliyor, yokuş çıkılıyor, ağaçların aralarından geçiiliyor, tepelere tırmanılıyor, en son bir köyün içinden geçip, parkur tamamlanıyor. Çember grubuyla katıldığımız bu keyifli doğa gezisinin ardından yorgunluk, temiz hava, güzel anılar kaldı hatıralarımda. Geçtiğimiz haftasonu Hıdrellez'di aynı zamanda. Yine dileğimi gül ağacının altına bıraktım. Sabahta camımı sonuna kadar açıp, Hızırın gelmesini bekledim. Acaba geldi mi?, bakalım bu sene hangisi olacak...

Thursday, May 03, 2007

Pembe Pazarlama!

Pembe blogun, pembe sahibinden, pembe pazarlama hakkındaki, pembe fikirleri :)

Pembe Pazarlama, pembe kadına yöneliktir pazarlama.
Pembe kadın, aslında hayatta pek bir şey düşünmediğine, tek derdinin gezmek, eğlenmek ve kendi bakımı olduğuna, kuaför salonlarından çıkmayan, alışveriş merkezlerinde en süslü mağazalardan alışveriş yapan kadın.
Bir kaç örnekle ne demek istediğimizi pekiştirelim, Bonus Card'ın Aynalı Kredi Kartı, Play Station ve Vestel Dizüstü modellerinin pembe renkleri, Kalori hesabı yapan cep telefonları, Nokia'ın aşk temalı ürünleri, Motorolanın D&G imzalı tasarımı...

Bu sektörün bu kadar hareketlenmesinin sebebi, aslında her kadının içinde Pembe oluşu mudur?
Kadın en alttan en üste hangi konumda olursa olsun, işli, pullu, renkli şeyler en ben sevmem diyen kadının bile ilgisini çekiyor, bu bir gerçek. Eskiden sadece aptal sarışın diye tabir ettiğimiz (kimse benim kadar sarışın olmasın ve sarışın olmaya benim kadar bayılmasın- sakın kimse üzerine alınmasın) kadınlara hitap eden pembe içerikli ürünler şimdi ne kadar güçlü, ne kadar yönetici, ne kadar hırs dolu da olsa her kadına ulaşıyor. Yani biz kadınların derdinin sadece tırnağının kırılması olmadığının anlanması da ayrıca güzel bir şey tabi.

Pembe pazarlama, kadınlık hormonlarının satın alma gücünde ne kadar etkili olduğunun anlaşılmasıyla başladı.
Demekki teknoloji, renk, tasarım kadınların daha çabuk etkilenmesini sağlıyor ve böylelikle daha çabuk ürün tutuluyor. Blogumdan anlaşılacağı üzre, blogger beni pembe noktasında yakaladı, ama bu bana özeldi, her rengin arasından pembeyi seçme beni ben yapan özelliklerden biri.
Kadınlar yaratıcılığı destekliyor, kadınlar renkliliği destekliyor, kadınlar hem çalışıp, hem bakımlı olmanın ne demek olduğunu gösteriyor dünyaya. İşte başarılılar, evde başarılılar, iyi bir anne, sevgili, arkadaş, çalışan, yönetici olabiliyorlar.

Hem bence kadın dediğin pembe pazarlamayı kabul etmeli zaten. Kadın dediğin rengi sevmeli, kadın dediğin nazlı olmalı, kadın dediğin duygularını itmemeli, ortaya çıkarmalı, kadın dediğin etek, topuklu ayakkabı giymeli, kadın dediğin küfür etmemeli, kadın dediğin baktın mı bir daha baktırmalı...
Kadınlara yönelik pazarlama da özel olmalı tabi, pembe olmalı, işli olmalı, aynalı olmalı.. :)

Aynalı bonusa sırf aynasızda ruj sürerim diye karşı çıkmıştım :) Kadınların başarısı yanında ayna olmadan ayna görevi görecek nesneleri bulmasıyla ölçülür.

8 Marta yönelik bir yazı oldu ama konu içinde onuda geçirerek daha önce atladığım o özel günü anmış olayım.

Pembe Pazarlamanın gelişimini hep birlikte pembe blogdan izleyeceğiz...

Wednesday, May 02, 2007

Fikir Ayracı

Süper bir fikir daha...
Fikir ayracı!
Sadece kaldığınız sayfayı değil, sayfada kaldığınız yeri de gösteren tekrar okumanıza mani olarak zamanınızı size geri veren bir buluş!
Brand Box Onur Yüksel'in yarattığı bu süper fikirle en ufak bir bölünme de bile kaldığınız yerden devam edebiliyorsunuz.
Özellikle benim gibi 5 kitabı aynı dönemde okuyup, ne kadar işarette bıraksa kaldığı yerleri hep şaşıran biri için ideal. Şimdi ürünün piyasaya çıkmasını merakla bekliyoruz.
Peki kitapta sevdiğimiz yerleri bulmamızda da yardımcı olacak mı?
Tebrikler Onur Yüksel.

Tuesday, May 01, 2007

İşÇi BaYrAmI!


Bugün 1 Mayıs. İşçi Bayramı, Bahar Bayramı, Annemin doğum günü.
İstanbul'da kutlanılamıyor bile, yakında vali kontrolünde nefes alıp vermeye başlayacağız. Yaptıkları hataların faturalarını neden bu şehirde yaşayanlardan, bu şehre bayılanlardan neden bizlerden çıkartıyorlar ki?
Bıraksınlar emekçiler rahatça kutlayalım bayramımızı. Bıraksınlar emekçilerin halaylarına karışsın ağaçların yeni açan çiçekleri.
Neden izin vermezler ki doya doya kutlansın şu bayram. Yani engel çıkartan vali, onların sözüyle önlerinde duran polis... vs onlarda emekçi değil mi?
1 Mayıs tatil edilmeli. insana duyulan, emeğe duyulan saygıdan tatil edilmeli.

Yaşasın 1 Mayıs, Yaşasın emekçilerin bayramı.
Baharın güzel günleri yaşasın...

Annem,
Doğduğunda da bu kadar karışıkmıydı buralar, yoksa gün geçtikçe bölmeye çalışanlar çomaklarını mı kurcalıyor? İyiki doğdun Canım Annem, dilerim tüm güzelliklerle birlikte bizler de hayat boyu hep yanında oluruz. Seni çok seviyorum.