Monday, January 29, 2007
SoBe!
* Anneannemle büyüdüm ve onun yokluğuna hala alışamadım. O gittiğinden beri karanlıktan çok korkuyorum :(
* Lise sona kadar siyah giyinen ağır rock ve metal dinleyen biriydim. Lise bittiğinden beri hiç ojesiz gezmedim, takılara, makyaj malzemelerine o zamanlar merak saldım. Kokoş oldum. Şimdi 85 çift küpem, 21 tane ojem var. Kız dediğin, kız gibi giyinmeli ve süslenmeli diye düşünüyorum.
* Çocukken çok sessizmişim. Bir yere oturttuklarında kaldırana kadar kıpırdamazmışım. Soru sorulmadan da konuşmazmışım.. Sonradan açıldım demek, şimdi konuşmadığım yıllarında acısını çıkartmaya çalışıyorum :)
* İnanmasamda yerine getirdiğim batıllarım vardır. Yeni nesil ve yaşıtlarım neslime göre daha gelenekselci düşünür, ona göre daha ağır davranırım.
* Olumlu düşüncenin gücüne inanıyor, hayatta beklentilerimi küçültüp, olumlu düşüncelerimi arttırıyorum. Şimdilik herşey yolunda gözüküyor olgunlaşıyo muyum ne?
Evet sıra geldi benim mimlediklerime.. En keyifli kısmı burasıymış.. Gerçi benim mimleyeceklerimin bir kısmı çoktan mimlenmiş ama ben mimlenmemişleri mimlemek istiyorum.
Filiz'i, Seher'i ve Bengü'yü mimliyorummm...
Hadi bakalım, kolay gelsin. :)
Sunday, January 28, 2007
Tatil / Holiday - Tutku Oyunları / Little Children
Son zamanlarda izlediğim halen vizyonda olan iki filmi sizlerle paylaşmak istedim.
Holiday i aslında yılbaşından önce izlemiştim ama anca bahsedebiliyorum sizlere.. Son zamanlarda izlediğim en güzel, romantik ve duygu dolu bir film. Cameron Diaz'ı zaten çok severim, bu filmle bir kez daha sevdim. Jude Law'da oldukça yakışıklıydı hani :)
Iris (Kate Wınslet) aşık olduğu erkeğin başkasıyla nişanlanmasıyla, Amanda (Cameron Diaz) ise erkek arkadaşı tarafından terk edilmesiyle bunalıma girer ve internetten ev değiştirme sitesiyle Iris California'ya, Amanda ise Londraya gelir. İkisi de burda aşkı bulur. İris film müziği bestecisi Miles'a (Jack Black), Amanda ise İris'in kardeşi Graham(Jude Law)'a aşık olur. Bu güzel aşkların anlatıldığı film, gerçekten izlemeye değer :)
Bir diğer film ise Little Children (Tutku Oyunları). Hakkında bir çok okuduğum ve güzel diye izlemek istediğim filmi cumartesi akşamı sinema kararı verince önünde durduğumuz sinemada izleme kararı aldık. Film kocasından ilgi görmeyen Sarah (Kate Winslet) ile karısıyla huzursuzluk yaşayan Brad (Patrick Wilson)'in çocuklarını götürdükleri parkta tanışmalarıyla yaşadıkları ilişkiyi anlatıyor. Bu kadar olumlu eleştiri alan film bence daha güzel olmalıydı. Cinsel öğelerin çok fazla ön planda tutulduğu filmi açıkçası ben beğenmedim. İkinci yarının başı oldukça sıkıcıydı zaten. Sadece sonunu merak ettim ve hiç bir filmden çıkmadığım için bundan da çıkmadım. Zaten filmden tek etkilendiğim yer kaçmaya karar veren Brad'in, Sarah onu beklerken yaralandığında hemen karısını yardıma çağırmasıydı. Ben çok tavsiye etmiyorum ama tabi yorum size kalmış, işte filmin güzel olan son cümleleri...
"Geçmişi değiştiremezsiniz. Gelecek ise yepyeni bir öyküdür ve bir yerden başlamak gerekir..."
Thursday, January 25, 2007
İsmail Cem
Çok ileri bir tarihte
Çok yaşlı olarak
Sessizce ayrılmalıyım
Kimseye pek gözükmeden
Ve kimseyi rahatsız etmeden.
Masamın üzerinde
Dünden kalan işler
Tamamlanmamış yazılar
Okunmayı bekleyen kitaplar
Ve anılar ve umutlar.
Filleri kuyruğundan çekerek
Tepeleri aşırtmaktı görevim
Günler bitti filler tükenmedi
Ben elimden geleni yaptım
Gerisini siz tamamlayın.
Boşa geçmedi hayatım
Daha fazlası olabilirdi ama
'Buna da şükür' demeliyim
İşte sevgili dostlar
Ben böyle veda etmeliyim.
İsmail Cem, New York 1995.
Friday, January 19, 2007
Haydi WOMM'a Gidiyoruz!
Mediacat bu konuyla ilgili 6 Mart'ta Swissotel'de düzenleyeceği konferans için Pazarlama bloggerlarına davetiye vermiş. WOMM alanındaki çalışmalarıyla tanınan George Silverman, Dr. Walter J. Carl ve Dave Balter’ın konuşmacı olarak katılacakları konferansa hediye bilet kazanmak istiyorsanız; aşağıda linkleri verilen bloglara girip, WOMM hikayesi anlatıyorsunuz. (Arada farklı değerlendirme yapanlarda var) Yapılan seçimler sonucunda kazandığınız davetiyenizle tıpış tıpış WOMM'un yolunu tutuyorsunuz.
Herkese bol şans...
Alper Akcan http://marketingma.blogspot.com
Alemsah Ozturk Antifit http://www.antifit.com
Arda Kutsal Arda Kutsal http://ardakutsal.blogspot.com/
Arz-u Cihangir Mola ver rahatla http://www.pazar-lamaca.blogspot.com/
Aygül & Settar Pembecioğlu Bigumigu http://www.bigumigu.com/
Barış Erkol isbn9760806 http://www.isbn9760806.blogspot.com/
Cengiz Çatalkaya Marketing Post http://pazarlama.wordpress.com/
Gaye Or Eylülce http://eylulce.wordpress.com/
Murat Buyurgan Interaktif Yaklaşım http://www.muratbuyurgan.com/
Murat Kaya Murat Kaya http://www.muratkaya.net/
Murat Tanören BenceWOM http://www.bencewom.com
Onur Yuksel Brand Box http://yukselonur.blogspot.com/
Ozgur Alaz Marketallica http://www.marketallica.com/
Refik Çağlayan Mobilasyon http://www.mobilasyon.com/
Selim Yörük Anafikir http://www.anafikir.com/
Serdar Öner Pazarlama ve Başka Şeyler http://serdaroner.blogspot.com/
Tunc Kılınç Fikir Atölyesi http://www.fikiratolyesi.com/
Zeynep Özata Blogistan http://zeynepozata.wordpress.com/
Wednesday, January 17, 2007
Buyrun burdan yakın!
En çok reklam bütçesi ayıran markalar;
1- Coca Cola (Elbette)
2- Head & Shoulders (Şaşırtıcı)
3- Cola Turka (Neden)
4- İstikbal (Zorluyorlar)
5- World Card (Kullanılıyor)
TV'de en çok reklam verenler 1- Ülker, 2- Unilever, 3- P&G, 4- Turkcell, 5- Benckiser
Basında en çok reklam verenler 1- YKB, 2- Akbank, 3- Turkcell, 4- Efes, 5- Özaydın Otomotiv
En çok reklam alan gazeteler (Bütçesel)
1- Hürriyet, 2- Sabah, 3- Zaman, 4- Milliyet, 5- Vatan
En çok reklam alan gazeteler (Sayısal)
1- Hürriyet, 2- Sabah, 3- Milliyet, 4- Zaman, 5- Yeni Asır
En çok reklam alan dergiler (Bütçesel)
1- Cosmopolitan, 2- Elle, 3- Tempo, 4- Yeni Aktüel, 5- Marie Claire
En çok reklam alan dergiler (Sayısal)
1- Alem, 2- Cosmopolitan, 3- Elle, 4- Hello, 5- Marie Claire
Friday, January 05, 2007
Bloggerlara da Basın Bülteni Gönderilmeli...
"Bloggerlara basın bülteni gönderen PR ajansı var mı?
Aralık 21, 2006 at 17:17 · Filed under Internet ve Pr
PR ajanslarının çok önemli görevlerinden bir tanesi müşterilerinin basın bültenlerini hazırlamak ve ilgili basın mensuplarına göndermektir.
Basın mensuplarına basın bülteni göndermemin amacı, kurum/şirket ilgili haberi kaynağından duyurmak ve topluluğa hitap eden yayınlarda yer almasını sağlamaktır.
Internetin gelişimi ile birlikte Türkçe içerikli, irili ufaklı onlarca portal ortaya çıktı. Son iki sene içerisinde çok ciddi sayıda takipçileri olan bloggerlar oluştu.
Yani basın mensupları kadar internet yayıncıları ve blog yazarlarıda belirli topluluklara hitap etmeye başladılar. Özellikle bloggerlar ile takipçileri arasında samimi ve sıkı bağlar oluştu.
Yazımın başlığında sorduğum sorunun cevabı ise maalesef “Hayır”. Bana hiç gönderilmedi. Tanıdığım birçok blogger’a basın bülteni gönderen PR ajansı ben henüz duymadım.
PR ajansları basın yayın organlarında müşterilerinin haberlerini yayınlatmak için çok yoğun çabalar sarfederken ( bazıları birkaç basın mensubuna sadece e-posta göndererek bir sonuç elde etmeye çalışıyor ), bloggerlar gibi viral etki yaratma gücü çok yüksek olan fırsatları değerlendirmiyorlar.
PR ajansı, müşterisinin haberini duyurma fırsatı olan bloggerları neden kullanmak istemesin ki?
Birçok PR ajansının kendi web sitesi yok. Birçoğu müşterilerini, basın bültenlerinin kurumsal web sitelerinde yayınlamaları konusunda uyarmıyor. Genel olarak PR’cıların internet’i kendi işleri lehine kullanmak için yaptıkları tek şey e-posta gönderiyor olmak.
Bu gerçekten yola çıktığımızda sorunun iki cevabı olabilir. Blog nedir bilmiyorlar veya bir bloggerın ilgili basın bültenini yazısında değerlendirmesinin önemli olduğunu düşünmüyorlar.
PR ajansları ne yapmalı?
Gelişmiş batılı ülkelerde, PR ajansları basın bültenlerini hazırlarken blogları da esas alıyorlar. Bültenlerini bloggerlara mutlaka gönderiyorlar.
Türkiyede PR ajanslarına tavsiyem müşterilerinin ürün ve hizmetleriyle örtüşen Blog yazarlarını tespit etmeleri. ( Birçok blogger kendi web sitesinde e-posta adresini yayınlıyor. Bir günlük bir çalışma isehedef kitlenize uygun içerikler yazan bloggerları tespit etmek mümkün. )
Onlara basın bültenleri göndermeleri. Basın toplantılarına davet etmeleri. Deneme amaçlı ürün göndermeleri. Kısacası bloggerlara bir basın mensubu gibi yaklaşmaları.
En önemlisi tavsiyem ise samimiyetten uzaklaşmamaları. Aksi takdirde çabaları ters tepecektir.