Pazarlama ile ilgili verdiğim eğitimlerde, katılımcıların, pazarlama konusundaki fikirlerini dinleme ve derleme fırsatım oldu. Pazarlama konusunda eğitim alanların beklentileri o kadar büyük ki, bu beklentileri karşılamak için pazarlamanın “mucize” olması gerekir.
Pazarlama mucize değildir.
Pazarlama, doğru uygulandığında kesinlikle işletmenize düzen, gelir ve memnuniyet getirecektir ama sadece doğru pazarlama yapmakla her şeyi çözmek mümkün değildir.
Bu yüzden, pazarlamanın ne olmadığını ve neler yapamadığını listeledim;
1- Pazarlama, kötü bir deneyimi unutturamaz:
En büyük beklenti bu olsa da, ne yazık ki, pazarlama kötü bir deneyimi unutturamaz. Müşterinize yaşattığınız kötü bir deneyim sebebiyle, sadece bir müşterinizi kaybetmekle kalmazsınız, bu müşteriniz deneyimlerini diğerlerine de aktaracağından, potansiyel birçok müşterinizi de kaybedersiniz.
Pazarlama, potansiyel müşterilerinizin kapınıza gelmesini sağlar, fakat deneyimlerini boş verip size bir şans daha vermesini sağlayamayabilir. Daha fazla pazarlama aktivitelerine başlamadan evvel, mevcut müşterilerinizin sunduğunuz servislerden tatmin olduğunda emin olun. İstemeden, daha fazla tatminsiz müşteri yaratmayın.
Unutmayın, Sunduğunuz ürün ve hizmetten memnun kalmayan bir müşteri, bunu 11 kişiye daha anlatabiliyor.
2- Pazarlama kusurlu bir işletmeyi düzeltemez:
Tıpkı pazarlamanın kötü deneyimleri unutturamaması gibi, pazarlama nakit akışını veya personel problemlerini çözemez. Bazen işletmeler günlük problemlerine yoğunlaştıklarından, koca ormanın içerisinde sadece bir ağacı görebiliyorlar.
Örneğin, nakit akışında problem yaşayan firmalar, daha fazla satış yaparak bu problemlerini çözebileceklerine inanıyorlar, ama eğer problem, faturaların muhasebeden geç çıkması veya geç ödenmesi ise, yeni müşterilerin gelmesi, sadece nakit akış problemlerinin daha da artmasına sebep olacaktır. Daha çok müşteriyi çekecek pazarlama programları uygulamak yerine, mevcut muhasebe problemlerini çözmek, işletmenin nakit akışını düzeltecektir.
Benzer bir şekilde, eğer personel ile ilgili problemler işletmeyi etkiliyorsa, pazarlama faaliyetleri, sadece bu problemin daha da büyümesine sebep olacaktır.
3- Pazarlama bir gecede sizi zengin yapamaz:
İşletmenizde, pazarlama ile ilgili bir programına başlamak, satışlarınızın bir anda roket gibi artmasına sebep olmaz. Pazarlama, sizin firmanızın ismini veya ürününüzün markasını hedef pazarınızda üste taşımanıza yardımcı olur. Ancak bundan sonra, potansiyel müşterileriniz ürün yada hizmetlerinizi denemeye karar verebilirler.
Başarılı bir pazarlama programı çok fazla çalışma, zaman ve para ister. Eğer zaman ve para konusunda zaten panik içerisindeyseniz, pazarlama sizi daha da büyük bir paniğe sevk edebilir.
4- Pazarlama, bir şeyleri bir kere yapıp daha sonra unutmak değildir:
En iyi pazarlamacılar test ederler, bir daha test ederler ve sonra bir daha test ederler. Örneğin sitenizin tasarımı, kullanıcılar için uygun olmayabilir. Çok daha iyi profesyonel bir tasarımcı ile anlaşıp yeniden tasarımı yaptırabilirsiniz. Müşteri ile iletişim seviyenizi hangi elementlerin arttırdığını bulmak için testler yapmaya devam etmeniz gerekir. Farklı kampanyaları, farklı ürünleri, farklı hizmetleri, farklı servisleri sürekli denemeniz gerekir.
5- Pazarlama, müşterilerinizin almak istemedikleri veya almaya güçleri yetmeyecekleri ürün ve hizmetleri almalarını sağlamaz:
Ne kadar mükemmel bir ürün veya hizmet sunarsanız sunun, eğer ihtiyacı olmayanlara veya satın alma gücü olmayanlara satmaya çalışıyorsanız, pazarlama programınız dahice bile olsa, başarısız olacaksınız. Pazarlama sizinle veya işletmenizle ilgili bir şey değildir. Pazarlama, müşteriniz ve müşterinizin istekleriyle ilgilidir. Eğer müşterinizin istediği şey sizde yoksa, bunu müşterinize verimli ve makul fiyatlarda sağlayabilmek için hazırlanmaya başlayın.
Pazarlama konusunda bir şeyler yapmaya başlamadan evvel, bunları düşünün. Öncelikle işinizde “gerçekten” nelerin olduğunu anlamaya çalışın. Probleminiz pazarlama mı yoksa;
- Kapatamadığınız satışlar mı?
- Kapatamadığınız müşteri hesapları mı?
- Müşteriye yeterli sunamadığınız hizmetleriniz mi?
- Proseslerinizde, müşteri memnuniyetini düşüren hatalar mı?
- Yanlış hedeflediğiniz pazarınız mı?
- Yüksek maliyetleriniz mi?
- Ürününüzün veya hizmetinizin pazara uyumluluğu mu?
- Şirketinizin genel yönetim şekli mi?
Bu liste, işletmeyle ilgili birçok yanlış ile uzayıp gidiyor…
Pazarlama konusunda danışmanlık alan firmaların çoğunda, problemin pazarlama ile ilgili değil, işletmenin işletim şekliyle ilgili olduğu ortaya çıkıyor.
Eğer probleminizi doğru tanımlayamazsanız, pazarlama ile ilgili yapacağınız hamleler ile, problemin sadece daha da büyümesine sebep olacaksınız.
Pazarlama mucize değildir…
Bu yazı REFERANS Gazetesi 18 Nisan 2006 sayısında yayınlanmıştır.
Bağlantı: http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=39678
Saturday, July 29, 2006
" İştee Bozcaada...
Cuma akşamı çantamızı alıp Kadıköy Evlendirme Dairesinin önünde buluşuyoruz. Ordan karşıdan alacaklarımızı da alıp Tekirdağ üzerinden Çanakkale'ye ulaşıyoruz. Eceabatta sakın uyuyo olmayın, o güzel ışıkların kimselerin olmadığı yolu aydınlatmaları ve denize yansıması kaçırılmazzz... Kilitbayırdan Çanakkale'ye geçiyor ve sabah 6.30'da Geyikli İskelesinde oluyoruz.
Orda güzel bir kahvaltıyla feribotun kalkması gereken saati, 8:30'u bekliyoruz ve 9'da Adadayız...
İlk gün yanda görmüş olduğunuz denizde yüzüyor, akşamüstü kalacağımız odalara geliyoruz. Üzerimizi değiştirdikten sonraa hazırlanıp güneşin batışı için rüzgar güllerinin olduğu adanın diğer tarafına gidiyoruz.. Orda şaraplarımız eşliğinde güneşi batırdıktan sonra iskeleye akşam yemeği için dönüyoruz. Yemekten sonra adanın en güzel eğlence yerleri bizleri bekliyor.
Ertesi sabah, yine aynı plaja gidiyoruz, denizin ve güneşin tadını alıp, merkeze dönüyoruz.. Sonra şarap fabrikasını gezip, sserbest zamanda adayı dolaşıyoruz ve yine feribotla çanakkale üzerinden İstanbul'a dönüyoruz..
Sonra ne mi yapıyoruzz? Bu turdan vazgeçemiyor, belirli sıklıklarda tekrarlıyoruz. "
İşte Abelya turun gezi programı, daha çok ayrıntı isterseniz, her konuda yardıma hazırım.... Kaçırmayın üzülürsünüz :)
Saturday, July 08, 2006
Bilinçaltını Programlama İpuçları
Ya aslında herşey nasılda elimizde.. Hadi bakalım, bilinç altımızı programlıyoruz..
1- Bilinçaltınızda her sorunun cevabı vardır. Uykuya dalmadan önce bilinçaltına "Sabah altıda kalkacağım" emrini verirseniz, sizi tam saatinde uyandıracaktır.
2- Her gece yatarken kendi kendinize söylediğiniz olumlu ifadeler sağlığınızın ve yaşantınızın kusursuz olması yönünde olsun; bilinçaltınız bu ifadeyi buyruk olarak algılayıp, buyruğunuzu yerine getirecektir.
3- Bir kitap ya da harika bir tiyatro eseri yazmak, fevkalade bir konuşma yapmak istiyorsanız, bu fikri sevgiyle hissederek bilinçaltınıza iletin; o da size istediğiniz karşılığı verecektir.
4- Asla "bunu yapamam" ya da "şunun olması imkansız" gibi sözler söylemeyin. Bilinçaltınız bunu yalın anlamlarıyla anlayacak ve bu düşüncelerden dolayı yapmak istediğiniz şey için yeteneğinizin olmadığını kabul edecektir.
5- Size zarar verecek ya da canınızı yakacak şeyler düşünmeyin. Çünkü neye inanırsanız onunla karşılaşacaksınız.
6- En doğru şekilde düşünüp hissetmeye başlarsanız huzurlu bir zihne sahip olmanız kaçınılmaz olur. Bilinçaltınız zihninizden geçirip doğru olduğunu iddia ettiğiniz herşeyi kabul edecek ve size bunu yaşatacaktır.
7- Bilinciniz kapıdaki bekçidir. En önemli işlevi bilinçaltını, yanlış izlenimlerden korumaktır. İyi şeylerin olabileceğini ve şu anda olmakta olduğunu düşünmeyi her zaman tercih edin.
1- Bilinçaltınızda her sorunun cevabı vardır. Uykuya dalmadan önce bilinçaltına "Sabah altıda kalkacağım" emrini verirseniz, sizi tam saatinde uyandıracaktır.
2- Her gece yatarken kendi kendinize söylediğiniz olumlu ifadeler sağlığınızın ve yaşantınızın kusursuz olması yönünde olsun; bilinçaltınız bu ifadeyi buyruk olarak algılayıp, buyruğunuzu yerine getirecektir.
3- Bir kitap ya da harika bir tiyatro eseri yazmak, fevkalade bir konuşma yapmak istiyorsanız, bu fikri sevgiyle hissederek bilinçaltınıza iletin; o da size istediğiniz karşılığı verecektir.
4- Asla "bunu yapamam" ya da "şunun olması imkansız" gibi sözler söylemeyin. Bilinçaltınız bunu yalın anlamlarıyla anlayacak ve bu düşüncelerden dolayı yapmak istediğiniz şey için yeteneğinizin olmadığını kabul edecektir.
5- Size zarar verecek ya da canınızı yakacak şeyler düşünmeyin. Çünkü neye inanırsanız onunla karşılaşacaksınız.
6- En doğru şekilde düşünüp hissetmeye başlarsanız huzurlu bir zihne sahip olmanız kaçınılmaz olur. Bilinçaltınız zihninizden geçirip doğru olduğunu iddia ettiğiniz herşeyi kabul edecek ve size bunu yaşatacaktır.
7- Bilinciniz kapıdaki bekçidir. En önemli işlevi bilinçaltını, yanlış izlenimlerden korumaktır. İyi şeylerin olabileceğini ve şu anda olmakta olduğunu düşünmeyi her zaman tercih edin.
Tuesday, July 04, 2006
Arkadaşlarımın hepsine benim oldukları için teşekkür ediyorum..... Ve hepsini çoooooooooook Seviyorum :))
Arkadaşlık Özel Bir İlişkidir
Arkadaşlığa benzer bir başka ilişki daha yoktur. Aşk kadar mantıksız olmasa da tanışıklıktan çok daha yoğun bir ilişki olan arkadaşlık, insani etkileşimler içinde belki de en az anlaşılanıdır. Arkadaşlık hakkındaki mevcut bilgiler yüzeysel olmanın ötesine geçemiyor.
Şu var ki popüler akıl, arkadaşlar arasındaki bağı incelerken yararlı olabilir:
• Arkadaşların ortak ilgi alanları vardır.
• Arkadaşlar, periyodik (düzenli olması gerekmese de) temaslarla sürekli bir ilişkiyi paylaşırlar.
• Arkadaşlar, bilgi, para, güvenlik ve diğer ilişkiler konusunda birbirlerine güvenirler; en azından belli bir yere kadar.
• Arkadaşlar, birbirlerine “Hayır” diyebilir ve hâlâ arkadaş kalabilirler.
• Arkadaşlar, birbirlerinin en kötü yanlarını görüp kabul edebilirler.
• Arkadaşlar, birbirlerine “borçlu” olduklarını nadiren hissederler; vermek ve almak, aralarında herhangi bir zorunluluk olmadan (belki biraz sınırlı olarak) gerçekleşir.
• Arkadaşlık aynı zamanda anlayış, iletişim, kabullenme, utanmama ve güven ile tanımlanır.
Arkadaşlık içimizdedir; sevgi, öfke ya da önyargı gibi, bir başka insana karşı duyulan bir histir. Duyguların düzenli olarak gösterilmesini gerektirmez. Yalnızca ilişkiye sadakati gerektirir. Bu tür bir duygu, çoğu zaman, diğer kişinin sizi umursadığı ve ilişkiye sizin kadar değer verdiği inancıyla desteklenir. Birbirimiz için önemli olduğumuza inanırsak -öylesine önemli ki birbirimiz hakkında hep güzel şeyler düşünürüz- birbirimizi yıllarca görmesek de arkadaş olarak kalabiliriz.
Kendinizden emin davrandığınızda, emin olmadığınız ya da saldırgan olduğunuz durumlara göre daha tatmin edici ilişkiler yaşayabileceğinize inanıyoruz.
Bir arkadaşlığı geliştirirken kendinizden emin olmanızı sağlayacak şu becerileri edinmenizi öneririz:
• Bir arkadaşla tanışıklığınızı ilerletmek için gerekli riskleri alın.
• Arkadaşınızın sizi olduğunuz gibi görmesini sağlayın.
• Normal olarak başkasına söyleyemeyeceğiniz bir sırrınızı onunla paylaşın.
• Yeni arkadaşınızla birlikteyken her şeyi oluruna bırakın; o an yapılabilecek bir aktivite önerin; arkadaşınızın yaşamında neyin önemli olduğunu can kulağıyla dinleyin.
• Arkadaşınızdan, bir sorun için öğüt ya da bir proje için yardım isteyin (Kendinden emin bir arkadaşın sizi hem sevip hem de “Hayır” diyebileceğini unutmadan).
• Basitçe, kişiye onu sevdiğinizi söyleyin.
• Hiçbir şeyi muallakta bırakmayın; kızgınsanız ya da arkadaşınızın kızgın olabileceğinden şüphe ediyorsanız, konuyu gündeme getirin.
• Dürüst olun. İlişkinizi varsayımların tanımlamasına izin vermeyin. İlişkiniz dürüstlüğe dayanmazsa, zaten uzun sürmeyecektir. Dayanırsa, epey yol katedersiniz!
http://www.marjinal.com.tr
Yazar: Dr. Robert E. Alberti ve Dr. Michael L. Emmons
Arkadaşlığa benzer bir başka ilişki daha yoktur. Aşk kadar mantıksız olmasa da tanışıklıktan çok daha yoğun bir ilişki olan arkadaşlık, insani etkileşimler içinde belki de en az anlaşılanıdır. Arkadaşlık hakkındaki mevcut bilgiler yüzeysel olmanın ötesine geçemiyor.
Şu var ki popüler akıl, arkadaşlar arasındaki bağı incelerken yararlı olabilir:
• Arkadaşların ortak ilgi alanları vardır.
• Arkadaşlar, periyodik (düzenli olması gerekmese de) temaslarla sürekli bir ilişkiyi paylaşırlar.
• Arkadaşlar, bilgi, para, güvenlik ve diğer ilişkiler konusunda birbirlerine güvenirler; en azından belli bir yere kadar.
• Arkadaşlar, birbirlerine “Hayır” diyebilir ve hâlâ arkadaş kalabilirler.
• Arkadaşlar, birbirlerinin en kötü yanlarını görüp kabul edebilirler.
• Arkadaşlar, birbirlerine “borçlu” olduklarını nadiren hissederler; vermek ve almak, aralarında herhangi bir zorunluluk olmadan (belki biraz sınırlı olarak) gerçekleşir.
• Arkadaşlık aynı zamanda anlayış, iletişim, kabullenme, utanmama ve güven ile tanımlanır.
Arkadaşlık içimizdedir; sevgi, öfke ya da önyargı gibi, bir başka insana karşı duyulan bir histir. Duyguların düzenli olarak gösterilmesini gerektirmez. Yalnızca ilişkiye sadakati gerektirir. Bu tür bir duygu, çoğu zaman, diğer kişinin sizi umursadığı ve ilişkiye sizin kadar değer verdiği inancıyla desteklenir. Birbirimiz için önemli olduğumuza inanırsak -öylesine önemli ki birbirimiz hakkında hep güzel şeyler düşünürüz- birbirimizi yıllarca görmesek de arkadaş olarak kalabiliriz.
Kendinizden emin davrandığınızda, emin olmadığınız ya da saldırgan olduğunuz durumlara göre daha tatmin edici ilişkiler yaşayabileceğinize inanıyoruz.
Bir arkadaşlığı geliştirirken kendinizden emin olmanızı sağlayacak şu becerileri edinmenizi öneririz:
• Bir arkadaşla tanışıklığınızı ilerletmek için gerekli riskleri alın.
• Arkadaşınızın sizi olduğunuz gibi görmesini sağlayın.
• Normal olarak başkasına söyleyemeyeceğiniz bir sırrınızı onunla paylaşın.
• Yeni arkadaşınızla birlikteyken her şeyi oluruna bırakın; o an yapılabilecek bir aktivite önerin; arkadaşınızın yaşamında neyin önemli olduğunu can kulağıyla dinleyin.
• Arkadaşınızdan, bir sorun için öğüt ya da bir proje için yardım isteyin (Kendinden emin bir arkadaşın sizi hem sevip hem de “Hayır” diyebileceğini unutmadan).
• Basitçe, kişiye onu sevdiğinizi söyleyin.
• Hiçbir şeyi muallakta bırakmayın; kızgınsanız ya da arkadaşınızın kızgın olabileceğinden şüphe ediyorsanız, konuyu gündeme getirin.
• Dürüst olun. İlişkinizi varsayımların tanımlamasına izin vermeyin. İlişkiniz dürüstlüğe dayanmazsa, zaten uzun sürmeyecektir. Dayanırsa, epey yol katedersiniz!
http://www.marjinal.com.tr
Yazar: Dr. Robert E. Alberti ve Dr. Michael L. Emmons
Subscribe to:
Posts (Atom)